Türk Silahlı Kuvetlerinde Disiplin Suç ve Cezaları ve Yargı Denetimi Doktora Tez Taslağı Avukatlık Bürosu
Maddesi uyarınca, disipline aykırı gördüğü her hale müdahaleye ve emir vermeye her üst yetkili ve aynı zamanda görevlidirBettilt güncel. Böyle durumlarda müdahalenin yapılması ve emir verilmesiyle ast ile üst arasında hizmet ilişkisi kurulduğundan, üst amir konumuna geçmektedir[282]. Belirtilen durumlarda, suçların işlenmesi sırasında oluşan amirlik, disiplin amirliği olmadığından, bu kişilerin astlarına disiplin cezası verme yetkileri yoktur. Maddesinden kaynaklanan geçici tutuklama yetkisini kullanabilirler. Görevdeyken verilen bir disiplin cezası, herhangi sebeple görevden ayrılan kişi hakkında uygulanabilecek midir?
- Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askeri mahkemelerce üç aydan fazla hapis cezası ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilebilir.
- Mukayeseli Ceza Hukukunda, gerek Kıta Avrupası Hukuku′nda ve gerekse Anglo-Amerikan Hukuku′nda bazı düşünce açıklamalarına, açıklamanın içeriği, yapıldığı yer ve/veya şekli, bireyin şüpheli davranışları, ülkenin o an içinde bulunduğu halin gerekleri gibi nedenlere bağlı kısıtlamalar getirildiği gibi, bireylerin sorumlu tutulduğu görülmektedir.
Başbakan olabilmenin ön şartı milletvekili olmaktır. Bizde, aynı anda Cumhurbaşkanı ve Başbakan olabilmek mümkün değildir. Çünkü Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından atanır. Ceza Yargılamasının son 10 yılında deliller konusunda dört büyük sıkıntı yaşandı. Bu dörtlüyü; suç örgütü, gizli tanık, dinleme-teknik takip ve dijital veriler olarak sıralayabiliriz. Dünya üzerinde nerede ise tüm Müslüman coğrafyasında sorun, çatışma, kan ve gözyaşı var. “Batılı Güçler” adı ile bilinen emperyalist anlayışa dayalı ülkelerin menfaatleri hep korunmakta ve vatandaşları da hep kazanmakta, ancak İslam dinine inanan insanların çoğunlukta olduğu topraklara sistematik şekilde Müslüman kanı akmaya devam etmektedir. Bu gidişle akan kan ve gözyaşı duracak gibi de gözükmemektedir. Bu yazımızda üç ayrı konuya değinmek istiyorum.Bunlardan birincisi, sanık ve müdafiinden oluşan savunma makamının kovuşturma aşamasında dosyadan belge örneği almasının yasal dayanağı … Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın en büyük tartışmalarından birisi ifade hürriyeti ve özgür basındır. Ne kadar hukuk devleti, demokrasi ve çoğulculuk desek de, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğü tartışmaları asla bitmeyecektir. Uygulamada, şüpheli adına kayıtlı olmayan telefonla iletişimin denetlenmesine izin verilmediği görülmektedir.
Ancak, taraf devletlerin Sözleşme’yi iç hukuk kurallarının bir bölümü haline getirmek gibi bir yükümlülükleri yoktur[459]. AİHS ile iç hukuk arasındaki ilişki açısından hangi sistemin benimseneceği her taraf devletin kendi sorunudur[460]. Sözleşme, kişisel ve siyasal hakları düzenlemenin yanı sıra, Sözleşmeci Devletler tarafından üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak için bir mekanizma kurmuştur. Sözleşme’nin ilk halinde bir Sözleşmeci Devlet aleyhine şikayet, ya diğer Sözleşmeci Devletler tarafından veya bireysel başvurucular (bireyler, birey toplulukları veya hükümet dışı örgütler) tarafından yapılabilirdi. Ancak bireysel başvuru hakkının tanınması ihtiyari idi; bu nedenle, sadece bireysel başvuru hakkını tanımış Devletler aleyhine bu hak kullanılabilirdi. Protokol, bu hakkın tanınmasını zorunlu hale getirmiştir. Hakkında işlem yapılan kişinin görevine devamının, soruşturmanın selâmetine yahut yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceğine kanaat getirilirse geçici bir tedbir olarak işten el çektirilmesi hususunda askerî adalet müfettişince Milli Savunma Bakanından istemde bulunulur.
Diğer bir ifadeyle, mahkeme önündeki süreçte taraflar arasında tam eşitlik olmalı ve bu eşitlik yargılama boyunca devam etmelidir. Buna göre yargılama süreci içinde yapılan her işlem (mesela delil ve karşı-delillerin sunulması, iddia ve karşı iddiada bulunma gibi) silahların eşitliği ilkesi açısından değerlendirilir. Örneğin silahların eşitliği ilkesi, Schuler-Zgragen/İsviçre davasında davacının dava dosyasını inceleyebilme ve dosyadan bazı belgelerin fotokopilerini alabilme, mahkeme kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporlarının kendisine gösterilmesi açısından incelenmiştir[688]. Aynı maddenin son fıkrası ise ; “görevli daire ve kurul veya kanunsözcüleri tarafından getirtilen ve ya idarece gönderilen gizli her türlü belge ve dosyalar… taraf vekillerine incelettirilmez” demektedir. Bu fıkraya göre idare “gizli” kaydıyla mahkemeye bir takım belgeler sunmuşsa mahkeme bu belgeleri dikkate alacak, yani kararını bu belgelere dayanarak verebilecek ama bu bilgi ve belgeleri davacıya göstermeyecektir. Her ne kadar AİHM, subay üyelerin bağımsızlığı konusunda yeterli güvenceler bulunduğunu tespit etmiş ise de, subay üyelerin amiri durumunda olan makamlar genellikle iptali istenen idari işlemleri tesis eden makamlar olup Mahkeme önünde davalı konumunda bulunmaktadırlar. Örneğin Genelkurmay Başkanlığının bir işleminin iptalinin istenildiği bir davada, Genelkurmay Başkanlığı tarafından mahkemeye üye olması için önerilen subay üyeler ne kadar objektif olurlarsa olsunlar, davacılar tarafından bağımsız ve objektif olduklarının kabulü çok zor görünmektedir.
Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; sulh ceza hakimliğinin soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen hususlarla ilgili fiil ile bağlı olarak mı, yoksa yalnızca sevk maddesi kapsamında bir inceleme yapabileceği konusuna ilişkin olacaktır. Delillerin ortaya koyulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve takdiri konularında AYM’nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) istisnai haller dışında inceleme yapmaktan kaçındıkları bilinmektedir. Bu yazımızda, yukarıda zikredilen şikayetlerin bireysel başvuru incelemesinde ne şekilde ele alındığı ve AYM’nin adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında yaptığı incelemede derece mahkemelerinin delillere ilişkin değerlendirmelerini ne ölçüde denetlediğini ortaya koymaya gayret edeceğiz. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. Fıkrasına göre; “Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar”. 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun “İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller ve Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı 6. Maddelerde sermaye piyasası suçları düzenlenmiş olup, Kanunun 114 ila 116.